HDP’nin programına evet diyen muhafazakârlar, kadın, Alevi ve LGBTİ’lerle eşitliğe de evet diyor
Bu seçimleri değerlendirirken en önce şunu söylemek gerekir: Kazanan her şeyden önce gönüllü müşahitlik yapan, oyları son dakikaya kadar koruyan, halkın iradesi tam olarak sonuçlara yansısın diye uğraşan, tabandan örgütlenmiş, genç ve kadın ağırlıklı sandık hareketleridirz. Seçim sonuçlarına güvenimiz tam, uzun yıllardır ilk kez ana gündem sandık çalmalar değil. Üstelik bu sandık hareketleri ne parayla, ne pulla, ne de ideolojik adanmışlıkla bir arada durdular. Hakiki bir gönüllükle, inançla tabandan demokrasiyi yarattılar. Teşekkür ederiz.
İkinci kazanan Kürt halkı. HDP’nin oylarından bahsetmiyorum. Bu konuya birazdan gelicem. Ancak Ağrı’da başlayan ve Diyarbakır mitinginde patlayan bombalarla sona eren bir provakosyon zincirlemesiyle karşı karşıya kalan Kürt halkı soğukkanlılığını korudu ve iradesini sandıkta göstermek konusunda kararlı bir duruş sergiledi. Olgun ve örgütlüydü. Hangi parti kalesindeki mitingde bombalı saldırıya uğrar ve sükunetle eve döner? Kobani’deki umutsuzluğun ve dışlanmanın insanları nasıl sokaklara döktüğünü hatırlayacak olursak, umudun ve içerilme ihtimalinin insanlara verdiği sabrı ve gücü daha iyi takdir etmek mümkün oluyor. Kısacası Kürt halkına da bu seçimlerin güvenli ve demokratik bir biçimde gerçekleşmesi için gösterdikleri emek için teşekkür ederiz.
Partilere gelecek olursak. AKP beklenen düşüşü gösterdi. O değiştirmekten imtinayla kaçındığı Seçim Yasası döndü onu vurdu. Belki 12 yıldır iktidarda kaldığını, yolsuzluk davalarını, cemaatle kavgasını, kibirini, herkesi ötekileştirmesini, Cumhurbaşkanlığı makamının anayasayı tekrar tekrar ihlal etmesini, yeni bir liderle seçime girmesini, karşısındaki muhalefeti düşündüğümüzde oyların hâlâ bu kadar yüksek olmasına şaşırabiliriz. Ancak bu AKP’nin kurduğu gündelik hayatı ve bu hayatta kendini var edişini küçümsemek olur. Eğitim, sağlık ve sosyal yardım; konut piyasası ve bu piyasadaki borçlanma dinamikleri, yeni sermaye ve siyaset ilişkisi, iş yerlerindeki dini ritueller, kadınlar arasındaki dayanışma ağları, AKP’yi Türkiye’nin birçok alanında hâlâ vazgeçilmez kılıyor. Bunu defalarca söyledik. Bu gündelik hayata nüfuz etmek konusunda henüz diğer partiler herhangi bir yöntem bulmuş değil.
HDP Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış Kürtler ve 1980 öncesi sol pratikleri unutmamış solcular sayesinde bu gündelik hayata yaklaşmak konusunda belki de en çok şans sahibi parti. Nitekim HDP, AKP’yi Kürt bölgelerinde sildi. AKP’nin gerilemesinin asıl sebebi bu. Seçim kampanyası öncesi ve süresince AKP, Kobani, Roboski, barış süreci ve HDP’yi ötekileştirici söylemleriyle asrın siyasi zekâsızlığına örnek teşkil etti. Hem o çok övündüğü Türkiye partisi niteliğini kaybetti, hem de kendisinin ortağı olabileceği barış projesine geri dönülmez darbeler vurdu.
Kürt halkının mesajı çok açık: Barış sürecinde Kürt halkının temsilcisi HDP’dir. Üstelik Kürt coğrafyası Ardahan’ı, Iğdır’ı katarak, Adıyaman ve Antep’e uzanarak genişledi ve de facto özerkliğini ilan etti. Şimdi HDP’ye operasyon, PKK’ye operasyon vesaire hayali politikalar. Kimse bu ihtimallerden korkmasın.
Kürtler HDP’ye de bir mesaj verdi. Daha önce de yazdığımız gibi Kürtlerin bir çoğu ancak Türklerin de içerildiği bir söylemde kendilerini ve geleceklerini görebiliyor, Rojava’dan İstanbul’a geniş bir coğrafyada kurmuş oldukları tüm ilişkilerin tanındığı ve temsil edildiği bir siyasete onay veriyorlar. Partiye yeni oy veren Kürtler hem HDP’nin geleceğini biçimlendirecekler, hem de HDP’ye diğer muhafazakâr halklara ulaşbilecekleri bir taban sağlıyorlar. Üstelik HDP’nin programına evet demek Türkiye’de muhafazakârların kadınlarla, Alevilerle ve LGBTİ’lerle eşit olmaya da evet dediği anlamına geliyor.
CHP’den HDP’ye bir oy kayması da yaşandı elbette. Özellikle gençler ve kadınlar ve eski ikilikler (laik-dindar, Alevi-Sunni, Kürt-Türk) tarafından temsil edilmediklerine inananların, kendilerini HDP’ye yakın hissettiklerini tahmin etmek zor değil. Çünkü bu ikilikleri aşmayı vaat etmiş tek parti HDP. Selahattin Demirtaş kişiliğinde bu ikilikleri aşan, cesaretli bir siyasetin nasıl olabileceği icra edildi. Ve hakikaten Demirtaş seçimin parlayan yıldızı oldu. Şimdi herkes Meclis’te HDP’den gerçek bir muhalefet ve siyasi iklimi değiştirecek bir duruş sergilemesini bekliyor.
Şunu da belirtmek de fayda var. Cemaat-AKP kavgasının, AKP açısından en acıklı sonucu da Kürt bölgelerinden geldi. Dershaneler, özel hastaneler, üniversiteler, kolluk kuvvetleri ve yargı aracılığı ile AKP, Kürt bölgelerini cemaate emanet etmişti. Cemaatin bıraktığı boşluk HDP için yeşerme alanlarını açtı diye tahmin etmek zor değil.
MHP’nin daha fazla oy almasını beklerdim. Nihayetinde sağ kanat evini kaybettiğinde her zaman MHP’ye yönelir. Ancak MHP’nin çözüm sürecine karşı aldığı keskin tavırla oy alabileceği tabanı sınırladı. Anketler ilginç bir biçimde kararsız seçmenin üçte birinin HDP ve MHP arasında gidip geldiğini gösteriyordu. Herhalde eşit dağıldılar. Bu eşit dağılım yani oyların MHP’de kümelenmemesi, artık Türklerin’de devletten ayrışan demokratik bir ulus olmaya hazır olduklarını gösteriyor.
CHP açısından ise bir kez daha hayal kırıklığı yaşandığı söylenebilir. Yine daha önce Türkiye’de sorunun, Yunaistan’a benzemediğini, yükselen bir sol partinin yoksulluk ve ekonomik söylemlerle yükselemeyeceğini, Türkiye’de sorunun temsiliyet sorunu olduğunu, ayrımcılık ve ötekileştirme olduğunu söylemiştik. CHP bir kez daha yanlış bir kampanya yaptı. Zaten tarihsel konumu ve çağrıştırdığı hafıza birçok topluluk için bir seçenek olmasını engelliyor. Ancak gene de keşke Kılçdaroğlu’nun seçim boyunca CHP’yi yeni bir kimliğe kavuşturma çabası ödüllendirilseydi demeden edemiyorum. CHP ve HDP tabanının birbirine yaklaşması, hem CHP’yi sola ve içerici bir siyasete, hem HDP’yi Türklerin beklentilerini dillendirmeye itiyor. Bu Türkiye demokrasisi açısından bir kazanım.
Bundan sonra ne olur?
Bundan sonra koalisyon arayışları var. Sonucunun ne olacağını bilemiyorum. Ancak daha ilk geceden Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı konumuna geri çekilmesini olumlu karşılayacağı belli olan havuz medyası yazarlarına ve televizyon yıldızlarına bakacak olursak zorbalığın kurduğu ittifakların kırılganlığına tanıklık ettiğimiz gibi, Türkiye’de sınıf siyasetinin hiç de azımsanamayacak kadar önemli olduğunu görebiliriz. Bunlar çoklukla ekonominin zarar görmeyeceği, konumların fazla değişmeyeceği, yıldızlarının sönmeyeceği bir Türkiye görmek istiyor.
Sermaye CHP-AKP koalisyonunu, kimliğini bir çeşit çözüm süreci gazeteciliğine, STK’cılığına endekslemiş olanlarsa HDP-AKP koalisyonu destekleyecektir. AKP’nin işine ise MHP’li bir koalisyon gelebilir. İlginç olan AKP ile koalisyona girecek her partinin bir sonraki seçimlerde kesin bir yenilgiye uğrayacağı gerçeği.
AKP’nin yönetiminin değişmesini Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın tekrar güç kazanmasını isteyecekler de var. Uluslararası sermaye uzun zamandır böyle bir çözüme sıcak bakıyor gibi. AKP içinde ciddi güç kavgalarının devam edeceği açık.
Son olarak Yalçın Akdoğan’ın çözüm süreci ile ilgili talihsiz açıklaması var. Çözüm sürecinin AKP’siz ve sadece HDP üzerinden yürüyeceği bir döneme girmiş olabiliriz. Zaten aslında hep HDP’nin, Öcalan, Kürt halkı ve PKK’nin itmesiyle yürüdü süreç. Şimdi HDP’nin Türkiye’nin her şehrinde çözüm sürecine toplumsal desteği ve baskıyı arttıracağı bir taban var. Çözüm süreci sivil insiyatiflerle yürüyecektir. HDP’nin zaferi bu kozu AKP’nin elinden tamamıyla almış oldu.
[Bu metnin orijinali T24`te yayımlandı.]